متون ساده به زبان ترکی برای سطح مبتدی+فایل صوتی

Adım Ece ve on iki yaşındayım. Her sabah 7’de uyanırım, kahvaltımı yaparım ve okula giderim. Boş zamanlarımda bahçede kitap okumayı severim. Küçük bir erkek kardeşim var. Kardeşim üç yaşında ve resim yapmayı sever. Evde her gün top oynar ve şarkı söyler. Kardeşim ve ben makarna yemeyi severiz. Bazen mutfakta yemekleri biz hazırlarız.

اسم من Ece است و دوازده ساله هستم. من هر روز ساعت ۷ از خواب بیدار می‌شوم، صبحانه می‌خورم و به مدرسه می‌روم. در اوقات فراغت دوست دارم در باغ کتاب بخوانم. من یک برادر کوچکتر دارم. برادرم سه ساله است و دوست دارد نقاشی بکشد. او هر روز در خانه توپ بازی می‌کند و آواز می‌خواند. من و برادرم دوست داریم ماکارونی بخوریم. گاهی اوقات غذاها را در آشپزخانه آماده می‌کنیم.

Annem ve babam her hafta işe giderler. Annem, bir müzik grubunda müzisyen ve haftada iki gün konser verir. Çok iyi gitar çalar ve her gün pratik yapar. Babam, bir restoranda şef ve her akşam yemek hazırlar. Evde ve işte lezzetli yemekler yapar. Annem işe arabayla gider. Araba kullanmayı sever. Babam işe motosikletle gitmeyi sever. Bazen motosikleti hızlı sürer. Annem ve babam birlikte vakit geçirmeyi severler. Boş zamanlarında film izlerler.

مادر و پدرم هر هفته سر کار می‌روند. مادرم نوازنده یک گروه موسیقی است و هفته‌ای دو بار کنسرت دارد. او خیلی خوب گیتار می‌نوازد و هر روز تمرین می‌کند. پدرم در یک رستوران سرآشپز است و هر شب شام را آماده می‌کند. او در خانه و محل کار غذاهای خوشمزه درست می‌کند. مادرم با ماشین سر کار می‌رود. او دوست دارد رانندگی کند. پدرم دوست دارد با موتور سیکلت سر کار برود. گاهی با سرعت موتور سواری می‌کند. مادر و پدرم عاشق گذراندن وقت با هم هستند. آنها در اوقات فراغت خود فیلم تماشا می‌کنند.

Bizim bir evcil hayvanımız var; iki yaşında bir köpek. Gün boyu oynamaktan hoşlanır. Güneşi ve bahçeyi çok sever. Her gece yemek yer ve yatağında dinlenir. Her gün onunla yürürüz. Bazen birlikte oyunlar oynarız.

ما یک حیوان خانگی داریم؛ یک سگ دو ساله. او از بازی کردن در تمام طول روز لذت می‌برد. او عاشق خورشید و باغ است. او هر شب در رختخواب غذا می‌خورد و استراحت می‌کند. هر روز با او قدم می‌زنیم. گاهی با هم بازی می‌کنیم.

Yazın tatil için plaja gideriz. Köpeğimiz de bizimle gelir. Plajda onunla top oynamayı ve koşmayı çok severiz. Ben ve ailem tatilde yüzmeyi ve dinlenmeyi severiz. Tatilde her gün dondurma yeriz. Ben vanilyalı dondurma severim, kardeşim ise çikolatalı dondurma sever. Annem ve babam limonata içerler. Bütün yaz eğleniriz ve rahatlarız, ama tatil çabuk biter ve yine eve döneriz.

تابستان برای تعطیلات به ساحل می‌رویم. سگ ما هم با ما می‌آید. ما عاشق توپ بازی و دویدن با او در ساحل هستیم. من و خانواده‌ام دوست داریم در تعطیلات شنا کنیم و استراحت کنیم. ما در تعطیلات هر روز بستنی می‌خوریم. من بستنی وانیلی دوست دارم و برادرم بستنی شکلاتی را دوست دارد. مادر و پدرم لیموناد می‌نوشند. ما تمام تابستان را سرگرم هستیم و استراحت می‌کنیم، اما تعطیلات به سرعت تمام می‌شود و دوباره به خانه برمی‌گردیم.

Merhaba ben Ali. Burası benim odam. Odamda zaman geçirmeyi çok severim. Size odamı anlatmak istiyorum. Odamı kardeşimle paylaşırım. Duvarlarının rengi mavidir. Mavi benim en sevdiğim renktir.

سلام من علی هستم. این اتاق من است. من عاشق گذراندن وقت در اتاقم هستم. می‌خواهم از اتاقم برای شما بگویم. من اتاقم را با برادرم تقسیم می‌کنم. رنگ دیوارهای آن آبی است. آبی رنگ مورد علاقه من است.

Çalışma masam pencerenin yanındadır. Sabah uyanır uyanmaz pencereyi açarım ve biraz temiz hava alırım. Bilgisayarım çalışma masamın üstündedir.

میز من کنار پنجره است. صبح که از خواب بیدار می شوم، پنجره را باز می کنم و هوای تازه می گیرم. کامپیوتر من روی میز من است.

Kardeşim basketbol oynamayı çok sever. Bu yüzden yatağının altında bir basketbol topu vardır. Duvarda da basketbol oyuncularının resimleri vardır. Kardeşim bilgisayar oyunlarını sevmez ama ben çok severim. En sevdiğim bilgisayar oyunu araba yarışıdır.

برادرم عاشق بسکتبال است. برای همین زیر تختش توپ بسکتبال دارد. همچنین تصاویر بازیکنان بسکتبال روی دیوار نصب شده است. برادر من بازی‌های کامپیوتری دوست ندارد اما من آنها را خیلی دوست دارم. بازی کامپیوتری مورد علاقه من مسابقه اتومبیل‌رانی است.

Ödevlerimi yaptıktan sonra biraz bilgisayar oyunu oynar biraz da kitap okurum. Günün büyük kısmını odamda geçiririm. Bu yüzden odamın temiz ve düzenli olmasına çok önem veririm. Ne derler bilirsiniz: Aslan yattığı yerden belli olur

بعد از انجام تکالیف، چند بازی کامپیوتری انجام می‌دهم و چند کتاب می‌خوانم. بیشتر روز را در اتاقم می‌گذرانم. به همین دلیل به تمیز و مرتب نگه داشتن اتاقم اهمیت زیادی می‌دهم. می‌دانید چه می‌گویند (ضرب‌المثل): شیر را می‌توان از جایی که دراز کشیده است شناسایی کرد.

Ben ailemle birlikte İzmir’de yaşarım. Evimiz şehir merkezindedir. Bir büyük bir de küçük kardeşim vardır. Kardeşlerimi çok severim. Babam matematik öğretmenidir. Annem ev hanımıdır. Annem çok güzel yemek yapar. Küçük kardeşim derslerinde çok başarılıdır. Gelecekte doktor olmak istediği için derslerine çok çalışır. Ağabeyim ise başarılı bir sporcudur. Okul futbol takımının kaptanıdır ve her hafta sonu antrenmana gider.

من با خانواده‌ام در ازمیر زندگی می‌کنم. خانه ما در مرکز شهر است. من یک برادر بزرگتر و کوچکتر دارم. من خواهر و برادرهایم را خیلی دوست دارم. پدرم معلم ریاضی است. مادرم خانه‌دار است. مامانم یک غذای خیلی خوشمزه‌ای درست می‌کند. برادر کوچکم در تحصیل بسیار موفق است. او در تحصیل سخت کار می‌کند زیرا می‌خواهد در آینده پزشک شود. برادرم یک ورزشکار موفق است. او کاپیتان تیم فوتبال مدرسه است و هر هفته به تمرین می‌رود.

Büyükannem ve büyükbabam köyde yaşar. Bazı hafta sonlarını onların yanında geçirmek için biz de köye gideriz. Köye gitmeyi çok severim ve köyde çok iyi vakit geçiririm. Büyük babam beni yürüyüşe götürür, yürüyüş sırasında çiçek toplarız. Büyükbabam hem çok güçlü hem de çok neşeli bir insandır.

مادربزرگ و پدربزرگم در روستا زندگی می‌کنند. ما هم به روستا می‌رویم تا آخر هفته‌‎ها را با آنها بگذرانیم. من عاشق رفتن به روستا هستم و در آنجا اوقات خوبی را سپری می‌کنم. پدربزرگم مرا به گردش می‌برد و در حین پیاده‌روی گل می‌چینیم. پدربزرگ من هم آدم بسیار قوی و هم بسیار بانشاطی است.

Ailem benim için çok önemlidir. Akşam yemeklerini her zaman birlikte yeriz. Akşam yemeğinden sonra birlikte televizyon izleriz. Birlikte her zaman güzel vakit geçiririz. Ailemi çok severim.

خانواده‌ام برایم خیلی مهم است. ما همیشه با هم شام می‌خوریم. بعد از شام با هم تلویزیون تماشا می‌کنیم. ما همیشه اوقات خوبی را با هم می‌گذرانیم. من خانواده‌ام را خیلی دوست دارم.

Sevgili Ayça,
Ben çok mutluyum, çünkü bugün benim doğum günüm. Artık on beş yaşındayım. Benim için önemli bir gün, çünkü bugün babamın da doğum günü. O da artık kırk yaşında.

آیچای عزیز،
خیلی خوشحالم چون امروز تولدم است. من الان پانزده ساله هستم. برای من روز مهمی است زیرا امروز تولد پدرم نیز هست. او اکنون چهل ساله است.

Bugün için bir sürü hediyem var; annemden yeni bir bilgisayar, babamdan iki adet Almanca kitabı, ablam ve abimden ise turuncu bir sırt çantası.

من برای امروز هدایای زیادی دارم. یک کامپیوتر جدید از مادرم، دو کتاب آلمانی از پدرم و یک کوله‌پشتی نارنجی از خواهر و برادرم.

Yarın öğlen, anneannemi ziyaret edeceğim. Ona çiçek ve çikolata götüreceğim.

فردا ظهر به دیدن مادربزرگم می‌روم. برای او گل و شکلات خواهم برد.

Sen nasılsın? Buraya ne zaman geleceksin?

چطور هستید؟ کی به اینجا می‌آیی؟

Hafta sonu kuzenimle plaja gideceğim. Sen de gelir misin?

من این آخر هفته با پسر عمویم به ساحل می‌رویم. دوست داری بیایی؟

Bana yazmayı unutma, lütfen.

یادت نرود که برایم بنویسی لطفا

Sevgiler,
Onur.

با احترام،
افتخار و احترام.

Ben ve kız kardeşim köyde yaşarız. Ben on yaşındayım. Kardeşim ise sekiz yaşında. Kardeşim çok komik ve konuşkan biridir. Ben sakin biriyim. Onun en sevdiği oyun saklambaç, benimki ise körebedir. Boş zamanlarımızda bahçede koşmayı çok severiz.

من و خواهرم در روستا زندگی می‌کنیم. من ده ساله هستم. خواهر من هشت ساله است. خواهر من خیلی بامزه و پرحرف است. من آدم آرامی هستم. بازی مورد علاقه او مخفی‌کاری است و بازی مورد علاقه من چشم‌بندی است. ما عاشق دویدن در باغ در اوقات فراغت خود هستیم.

Kardeşim dans etmeye ve şarkı söylemeye bayılır, ama resim yapmayı sevmez. Ben ise resim yapmaktan hoşlanırım. Bazen dere kenarında resim yaparım. Kuşların ve ağaçların resmini çizerim.

خواهرم رقص و آواز خواندن را دوست دارد، اما نقاشی را دوست ندارد. در مورد من، من از نقاشی لذت می‌برم. گاهی کنار نهر نقاشی می‌کشم. من از پرندگان و درختان نقاشی می‌کشم.

Genelde okul ödevlerimizi birlikte yaparız. Benim en sevdiğim ders İngilizce. Kardeşim matematiği pek sevmez ve bazen benden yardım ister. Ben de ona yardım etmeyi severim. Ödevler bitince yine oyun oynamak için dışarıya koşarız.

ما معمولاً کارهای مدرسه را با هم انجام می‌دهیم. موضوع مورد علاقه‌ام انگلیسی است. خواهرم زیاد ریاضی را دوست ندارد و گاهی از من کمک می‌خواهد. من هم دوست دارم به او کمک کنم. وقتی تکالیف تمام شد، بیرون می‌دویم تا دوباره بازی کنیم.

Kardeşim şapka takmayı çok sever, ama atkı takmaktan hoşlanmaz. Ben ise atkı takmayı severim, ama şapka takmayı sevmem. Bazı günler yağmur yağar ve şemsiye taşırız. En sevdiğimiz günler güneşli günlerdir.

خواهرم دوست دارد کلاه بگذارد، اما دوست ندارد شال گردن بزند. من دوست دارم روسری بپوشم اما کلاه ندارم. بعضی روزها باران می‌بارد و ما با خود چتر داریم. روزهای مورد علاقه ما روزهای آفتابی هستند.

Ben ve kardeşim köy hayatını seviyoruz. Burada hava temiz ve yaşam çok güzel.

من و خواهرم عاشق زندگی روستایی هستیم. اینجا هوا تمیز است و زندگی زیباست.

Gerçek şövalyeler orta çağda yaşamış olmasına rağmen, bugün hala eski kadar ünlü ve etkileyicidirler. Örnek olarak günümüz filmlerinin vazgeçilmez karakterleridirler.

اگرچه شوالیه‌های واقعی در قرون وسطی زندگی می‌کردند، اما امروزه نیز مانند همیشه مشهور و چشمگیر هستند. به عنوان مثال، آنها شخصیت‌های ضروری فیلم‌های امروزی هستند.

Orta çağ boyunca kralların en sadık ve vazgeçilmez hizmetçileri oldular. Kralın topraklarını korumak ve savunmak onların en önemli görevleriydi. Fakat şövalye olmak hiç kolay değildi. Çok erken yaşlarda ailelerinden ayrılmak zorunda kalırlardı.

آنها وفادارترین و ضروری‌ترین خدمتگزاران پادشاهان در طول قرون وسطی شدند. حفاظت و دفاع از سرزمین‌های شاه مهمترین وظایف آنها بود. اما شوالیه بودن هرگز آسان نبود. آنها مجبور شدند خانواده خود را در سنین پایین ترک کنند.

Hayatlarının geri kalanını kralın evinde yaşarlardı. Büyüdüklerinde farklı alanlarda eğitim alırlardı. Onlar ağır zırhlı kıyafetler giyerdi. Bu onların vücutlarını savaşta yaralanmalardan korurdu. Güçlü atları onların en yakın arkadaşlarıydı.

آنها بقیه عمر خود را در خانه پادشاه زندگی می‌کردند. وقتی بزرگ شدند، در رشته‌های مختلف تحصیل می‌کردند. آنها لباس‌های زرهی سنگین می‌پوشیدند. این امر بدن آنها را از صدمات در جنگ محافظت می‌کرد. اسب‌های قدرتمند آنها بهترین دوستان آنها بودند.

Zamanın birinde, çok uzun zaman önce Pers adı verilen bir ülkede yaşlı bir adam yaşar imiş. Adam yaşamını tüccarlık yaparak idare ettiriyormuş. Bu yaşlı tüccarın iki tane de oğlu varmış. Ama oğulları beyaz ile siyahın zıtlığı gibi birbirlerine zıt insanlarmış. Adamın oğullarından biri Ali, diğeri de Kasım imiş. Büyük olan oğul Kasım parayı oldukça fazla severmiş. Ve aynı zamanda da oldukça zenginmiş. Ama o kadar zenginliğine rağmen çok da pinti biriymiş.

روزی روزگاری، خیلی وقت پیش، پیرمردی در کشوری به نام پارس زندگی می‌کرد. آن مرد به عنوان یک بازرگان امرار معاش می‌کرد. این تاجر پیر دو پسر نیز داشت. اما پسرانش برعکس یکدیگر بودند، مانند تضاد سفید و سیاه. یکی از پسران آن مرد علی و دیگری قاسم بود. پسر بزرگ قاسم پول را خیلی دوست داشت. و همچنین کاملاً ثروتمند بود. اما علیرغم ثروتی که داشت، فرد بسیار خسیسی نیز بود.

Küçük oğul Ali’ye gelince, o oldukça fakirmiş. Çevresinde de herkes ona Ali baba dermiş. Ailesi ve Ali baba oldukça zor bir hayat sürüyormuş. Abisinin o kadar zengin olmasına rağmen Ali babanın hiçbir şeyi yokmuş. Odun kesip satar, o odunların parasıyla geçinirlermiş. Onun bu fakirliğine karşılık abisinin çok zengin olmasınınsa bir nedeni varmış. Abisi babalarından kalan bütün malı kendi üzerine geçirip Ali babaya hiçbir şey vermemiş. Ali babaysa bu duruma üzülse de hiçbir şey demeyip odunlarını satarak hayatına devam etmiş.

در مورد پسر کوچکتر علی، او بسیار فقیر بود. همه اطرافیان او را علی بابا صدا می‌کردند. خانواده او و علی بابا زندگی بسیار سختی داشتند. با اینکه برادرش خیلی پولدار بود، علی بابا چیزی نداشت. آنها چوب می‌بردند و می‌فروختند و با پول آن چوب زندگی می‌کردند. دلیلی وجود داشت که برادرش با وجود فقر بسیار ثروتمند بود. برادرش تمام اموالی که از پدرشان به ارث برده بود را گرفت و به علی بابا چیزی نداد. علی بابا اگرچه از این وضعیت ناراحت بود، اما چیزی نگفت و با فروش چوب به زندگی خود ادامه داد.

Ali baba bir gün odunlarını keserken kulağına birden at sesleri gelmiş. Meraklanan Ali baba bir çalılığın dibine saklanarak gelen at seslerini beklemeye koyulmuş. Atlar Ali babanın şimdiye kadar bir arada gördüklerinden çok daha fazlaymış. Ali baba önünden geçen atları tek tek saymış. Tam 40 tane at varmış. ۴۰ atın üstünde de 40 tane adam oturuyormuş. Atların eyerlerinde de birçok çuval asılıymış.

یک روز که علی بابا مشغول خرد کردن چوب بود ناگهان صدای اسب‌ها را شنید. علی بابا کنجکاو، زیر بوته‌ای پنهان شد و منتظر صدای اسب بود. تعداد اسب‌هایی که علی بابا تا به حال با هم دیده بود بیشتر بود. علی بابا اسب‌هایی را که از جلویش رد می‌شدند یکی یکی می‌شمرد. دقیقا ۴۰ اسب بود. ۴۰ مرد روی ۴۰ اسب نشسته بودند. گونی‌های زیادی بر زین اسب‌ها آویزان بود.

Ali baba adamları izlemeye devam etmiş. Atlar bir mağaranın önünde hep birlikte durmuşlar. Ali baba ne yapacaklarını merak ederken atlardan birinin üstünden bir adam inmiş ve kayanın önünde durmuş. Bu sakallı adam mağaranın önünde ellerini iki yana açmış ve Açıl susam açıl diye kayaya seslenmiş. Adamın seslenmesiyle birlikte bir gürültü kopmuş ama ne gürültü. Mağaranın önündeki kaya birden yerinden oynamaya başlamış ve mağaranın ağzı açılmış. Atlar mağaranın açılmasının ardından mağaradan içeri girmeye başlamışlar.
Atların hepsinin de içeri girmesinin ardından bu kes içeriden bir başka ses duyulmuş: Kapan susam kapan. Mağara aynı şekilde kapanmaya başlamış. Ali baba bu olaya anlam veremeyerek şaşkınlık içerisinde beklemeye devam etmiş. Ardından bir zaman sonra kayanın yeniden büyük bir sesle açıldığını görmüş. ۴۰ tane atlı adam içeriden çıkmışlar. Ama bu kez yanlarında çuvalları yokmuş.

علی بابا به تماشای مردها ادامه داد. اسب‌ها با هم جلوی غار ایستادند. در حالی که علی بابا فکر می‌کرد چه کند، مردی از یکی از اسب‌ها پیاده شد و مقابل صخره ایستاد. این مرد ریش‌دار جلوی غار دست‌هایش را باز کرد و به صخره ندا داد: کنجد باز کن. وقتی مرد صدا کرد سر و صدایی بلند شد، اما چه سر و صدایی. صخره جلوی غار ناگهان شروع به حرکت کرد و دهانه غار باز شد. پس از باز شدن غار، اسب‌ها شروع به ورود به غار کردند.
بعد از اینکه همه اسب‌ها وارد شدند، صدای دیگری از داخل شنیده شد: “ساکت کن کنجد، خفه شو.” غار به همین ترتیب شروع به بسته شدن کرد. علی بابا نمی‌توانست این ماجرا را درک کند و سردرگم به انتظار ادامه داد. بعد از مدتی دوباره سنگ را با صدای بلندی باز کرد. ۴۰ مرد سوار بر اسب از داخل بیرون آمدند. اما این بار هیچ گونی با خود نداشتند.

Ali baba adamlar iyice gözden kaybolduktan sonra çalıların arasından çıkıp mağaranın önüne gelmiş ve sakallı adamın dediklerini tekrarlamış. Mağara yine büyük bir gürültü kopararak açılmış. Ali baba korka korka mağaradan içeri girmiş. Mağarada biraz ilerleyince buranın bir depo olduğunu görmüş. Mağaranın ilerisinde sandıklar ve çuvallar dolusu gümüş, altın, takı ve elmas varmış.

بعد از ناپدید شدن کامل مردها، علی بابا از بوته‌ها بیرون آمد، جلوی غار آمد و حرف مرد ریشو را تکرار کرد. غار دوباره با صدای بلند باز شد. علی بابا ترسیده وارد غار شد. کمی جلوتر به داخل غار رفت، دید که یک انبار است. آن سوی غار، صندوقچه‌ها و گونی‌هایی پر از نقره، طلا، جواهرات و الماس وجود داشت.

Ali baba anlamış ki mağaraya girip çıkan bu adamlar o meşhur 40 haramilermiş. Haramiler insanlardan çaldıkları altınları, mücevherleri buraya saklıyorlarmış. Ali baba hazineyi gördükten sonra dayanamayarak yanındaki eski çulun içine doldurabildiği kadar bu hazineden doldurmuş. Mağaradan çıkmış ve haramiler anlamasın diye yine o sihirli sözcükleri söyleyerek mağarayı kapatmış.
Mağaradan çıkan Ali baba fakirlik dolu evine doğru yola koyulmuş. Birkaç saat sonra evine varan Ali baba çok mutluymuş. Ailesi Ali babanın neden bu kadar mutlu göründüğünü anlamıyormuş. Ali baba biraz soluklandıktan sonra altınla doldurduğu çulunu ailesine göstermiş. Tüm aile mutluluktan havaya uçmuşlar.

علی بابا فهمید که این مردانی که وارد غار می‌شوند و از آن خارج می‌شوند همان ۴۰ دزد معروف هستند. دزدها طلاها و جواهراتی را که از مردم می‌دزدیدند در اینجا پنهان می‌کردند. علی بابا پس از دیدن گنج نتوانست مقاومت کند و تا جایی که می‌توانست از این گنجینه را در گونی کهنه‌ای که کنارش بود پر کرد. از غار بیرون آمد و با گفتن آن کلمات جادویی غار را بست تا دزدها متوجه نشوند.
علی بابا از غار بیرون آمد و به سمت خانه فقیرانه‌اش حرکت کرد. علی بابا که چند ساعت بعد به خانه رسید خیلی خوشحال شد. خانواده‌اش نفهمیدند چرا علی بابا اینقدر خوشحال به نظر می‌رسد. علی بابا پس از نفس کشیدن، گونی پر از طلا را به خانواده‌اش نشان داد. همه خانواده از خوشحالی می‌پریدند.

Ailesi altınların nereden geldiğini sormuş Ali babaya. Ali baba da ailesine bugün başına gelen her şeyi anlatmış. Haramileri, altınla mücevher ile dolu olan mağaralarını, bir çağırmayla açılan mağarayı her şeyi anlatmış.
Ali baba ailesiyle birlikte altınlarını saymaya başlamış. Ama altınlar çok fazla olduğu için say say bitmiyormuş. Ali babanın aklına bir şey gelmiş. Karısını Kasım abisinin evine yollayıp onlardan tartı almasını söylemiş. Ali babanın karısı da tartıyı almak için yakınlarında bulunan Kasımların evine gitmiş ve onlardan tartıyı istemiş. Kasım’ın karısıysa tartıyı vermeden önce tartının altına yapışkan şeyler yapıştırmış.
Kurnazlık bu ya, bu kadar büyük tartıyla ne tarttıklarını merak ediyormuş. Tartının altına sürdüğü yapışkan sayesinde ne tartıyorlarsa altına yapışacakmış. Bundan haberi olmayan Ali baba ve ailesi altınları saydıktan sonra tartıyı geri götürmüşler. Tartıyı almış olan Kasım’ın eşiyse hemen tartının altını çevirmiş ve altını görmüş. Hemen gidip kocasına olan biten her şeyi anlatmış.

خانواده‌اش از علی بابا پرسیدند طلاها از کجا آمده است؟ علی بابا هم تمام اتفاقات امروزش را به خانواده‌اش گفت. او همه چیز را در مورد دزدها گفت، غارها پر از طلا و جواهرات بود، غار با یک صدا باز شد.
علی بابا با خانواده شروع به شمردن سکه‌های طلای خود کرد. اما چون طلا زیاد بود، شمارش نشد. یه چیزی به ذهن علی بابا رسید. همسرش را به خانه برادر قاسم فرستاد و به او گفت که از آنها ترازو بگیر. همسر علی بابا برای گرفتن ترازو به خانه خانواده قاسم در همان حوالی رفت و از آنها ترازو خواست. همسر قاسم قبل از اینکه ترازو را به او بدهد، چیزهای چسبناکی را در کف ترازو گذاشت.
چه حیله گری، فکر می‌کرد با این ترازو چه وزنه می‌کنند. به لطف چسبی که روی کف ترازو می‌کشید، هر چه وزن می‌کردند به ته آن می‌چسبید. علی بابا و خانواده‌اش که از این موضوع بی‌خبر بودند، پس از شمردن سکه‌های طلا، ترازو را پس گرفتند. همسر قاسم که ترازو را گرفته بود بلافاصله ترازو را برگرداند و ته آن را دید. او بلافاصله رفت و تمام اتفاقات را به شوهرش گفت.

Altınlardan haberdar olan Kasım da boş durmamış tabi. Hemen Ali babaların evine koşmuş. İlk başta Ali baba bir şey söylemese de daha fazla dayanamayıp her şeyi anlatmış. Ali baba çok saf kalpli olduğundan abisinin gidip de mağaradan altınları almaya çalışacağını akıl edememiş. Kasım olduğundan daha da zengin olacağını anlamasından sonra hemen yollara düşmüş ve mağaranın önüne gelerek şifreyi söylemiş.

البته قاسم که از سکه‌های طلا آگاه بود بیکار ننشست. بلافاصله به طرف خانه علی بابا دوید. علی بابا با اینکه اولش چیزی نگفت اما دیگر طاقت نیاورد و همه چی رو گفت. چون علی بابا خیلی پاک دل بود نمی‌توانست تصور کند برادرش برود و طلاهای غار را بردارد. بعد از اینکه قاسم متوجه شد که از او هم ثروتمندتر خواهد شد، بلافاصله به جاده زد و به غار آمد و رمز را گفت.

Mağara hemen açılmış. Kasım içeri girdiğindeyse mağaraya arkasından kimse gelmesin diye kapıyı kapatmış. Hazineleri, mücevherleri ve altınları gören Kasım sevinçten çılgına dönmüş. Katırının üstündeki çuvalları ağzına kadar bu hazineyle doldurmuş Kasım. Ancak tam gitmek için mağaranın ağzına gelmiş ki mağaranın açılması için söylemesi gereken gizli cümleyi unutuvermiş.
Zaman hızla geçiyormuş ama Kasım şifreyi asla hatırlayamıyormuş. Birkaç saatin ardından bu kez mağaranın dışından bir ses duymuş ve bu sesin ardından mağara açılmaya başlamış. ۴۰ haramiler şarkıları eşliğinde içeriye girmeye başlamışlar. Mağaranın ortasında oradan oraya kaçışan Kasım’ı görmüşler.

غار بلافاصله باز شد. وقتی قاسم وارد شد، در را بست تا کسی نتواند به دنبال او وارد غار شود. قاسم با دیدن گنج‌ها، جواهرات و طلاها از خوشحالی دیوانه شد. قاسم کیسه‌های قاطر خود را از این گنج پر کرد. اما همین که برای رفتن به دهانه غار آمد، جمله پنهانی را که باید برای باز شدن غار می‌گفت فراموش کرد.
زمان به سرعت گذشت، اما قاسم هرگز نتوانست رمز عبور را به خاطر بیاورد. بعد از چند ساعت صدایی از بیرون غار شنید و بعد از این صدا غار شروع به باز شدن کرد. ۴۰ دزد در حالی که آهنگ‌های خود را می خواندند شروع به ورود کردند. قاسم را دیدند که در وسط غار می‌دوید.

Sırlarının açığa çıktığını anlayan haramiler Kasım’ı oracıkta öldürmüş. Kasım’ın karısıysa daha da zengin olacakları umuduyla sevinç içinde evde bekliyormuş. Ancak zaman iyice geçmeye başlayınca kocasını merak etmeye başlamış. Daha fazla dayanamayarak Ali babaya gidip durumu anlatmış. Ali baba korku içinde evinden ayrılmış ve abisinin peşinden mağaraya gitmek için yola koyulmuş.
Uzun saatlerin sonunda mağaraya gelen Ali baba etrafına bakınmış ve sihirli sözcükleri söylemiş. Açılan mağaradan içeriye giren Ali baba mağaranın kapısında abisinin cansız bir şekilde yattığını görmüş.

دزدان که متوجه شدند اسرار او فاش شده است، قاسم را در جا کشتند. همسر قاسم با خوشحالی در خانه منتظر بود و امیدوار بود که آنها ثروتمندتر شوند. با این حال، با گذشت زمان، او  نگران شوهرش شد. دیگر طاقت نیاورد و پیش علی بابا رفت و ماجرا را تعریف کرد. علی بابا از ترس خانه‌اش را ترک کرد و به دنبال برادرش راهی غار شد.
علی بابا بعد از ساعات طولانی به غار آمد و به اطراف نگاه کرد و کلمات جادویی را گفت. علی بابا وارد غار شد و برادرش را دید که بی جان در درب غار افتاده است.

Haramiler gelmeden gözyaşları içinde abisini de eşeğine alıp yollara düşmüş. Ali baba abisini eve getirince karısı kendini yerden yere vurmuş ama ne çare. Ali baba şimdi abisinin mağarada öldüğünün duyulmaması için çare aramaya başlamış. Kasım abisinin hizmetçisi de kasabalarındaki doktordan ilaç almalarını, sonra da abisinin hastalıktan öldüğünü söylemelerini önermiş. Öyle de yapmışlar.
Kocasının ölümünün ardından karısı da ölünce hizmetçileri ortada kalmış. Ali baba hizmetçiyi yanlarına almış. Bu arada haramiler de mağarada cesedi bulamamışlar ve bu olayı başkalarının da bildiğini anlamışlar. Haramiler bir süre sonra doktoru bulmuşlar ve durumu anlamışlar. Haramiler doktordan Ali babanın evini sormuşlar ve evi bulunca da sonra gelmek üzere evi işaretleyip gitmişler.

قبل از رسیدن دزدها، برادرش را سوار بر الاغ خود کرد و با گریه به جاده زد. وقتی علی بابا برادرش را به خانه آورد، همسرش داغون شد، اما دیگر نمی‌شد کاری کرد. علی بابا دنبال راهی بود تا خبر مرگ برادرش در غار را پنهان کند. خدمتکار برادرش قاسم به آنها پیشنهاد داد که از پزشک شهر خود دارو بخرند و سپس به آنها بگویند که برادرش بر اثر بیماری فوت کرده است. و همین کار را هم کردند.
وقتی شوهرش مرد و زنش مرد، خدمتکارانش سرگردان ماندند. علی بابا کنیز را با خود برد. در این بین سارقان نتوانستند جسد را در غار پیدا کنند و متوجه شدند که دیگران از این ماجرا اطلاع داشتند. بعد از مدتی دزدها دکتر را پیدا کردند و متوجه ماجرا شدند. دزدها از دکتر خانه علی بابا را خواستند و وقتی خانه را پیدا کردند، خانه را علامت زدند و رفتند تا بعداً برگردند.

Ancak evin hizmetçisi bunları görünce diğer evlere de aynı şekilde işaret koymuş. Haramiler bu yüzden evi bulamamışlar ancak harami başı evi yeniden bulmuş ve 40 fıçı hazırlatarak içlerine haramileri koymuş ve Ali babaya doğru yola koyulmuş. Ali babaya gittiklerinde yağ sattıklarını ve gece kalmak için yer aradıklarını söylemişler. Ancak hizmetçi bundan da şüphelenip fıçılara bakınca haramilerle dolu olduklarını görmüş. Bir fıçı yağı ısıtan hizmetçi kız bu kızgın yağları Ali babanın oğluyla birlikte kızgın yağı haramilerin fıçılarına dökmüş.

اما کنیز خانه وقتی اینها را دید، خانه‌های دیگر را به همین ترتیب علامت‌گذاری کرد. به همین دلیل دزدها نتوانستند خانه را پیدا کنند اما رئیس دزدها دوباره خانه را پیدا کرد و ۴۰ بشکه تهیه کرد و دزدها را در آنها گذاشت و به سمت علی بابا حرکت کرد. وقتی پیش علی بابا رفتند گفتند نفت می‌فروشند و دنبال جایی برای شب می‌گردند. اما خادم به این موضوع مشکوک شد و به بشکه‌ها نگاه کرد و دید که پر از دزد است. خدمتکار بشکه‌ای نفت را گرم کرد و روغن داغ را به همراه پسر علی بابا در بشکه‌های دزدها ریخت.

Saatlerin geçmesinin ardından harami başı fıçılarının yanına gelmiş ve çıkın diye seslenmiş. Ancak hiçbirinden yanıt alamayınca içlerine bakmış ve hepsinin öldüğünü görmüş. Yalnız başına kalan harami başı koşa koşa evden kaçmış. Hizmetçi kız Morgiana olan biten her şeyi Ali baba ve hanımına anlatmış. Ali baba da hayatlarını kurtaran bu kızı artık evlatları olarak görmüşler. Ayrıca büyük hazinenin yerini de artık sadece onlar biliyormuş. Bu hazine sayesinde Ali baba ve ailesi ömürleri boyunca zengin ve mutlu bir şekilde yaşamışlar.

پس از گذشت ساعت‌ها، رئیس حرامی به سمت بشکه‌ها آمد و صدا زد. با این حال وقتی نتوانست از هیچ یک از آنها پاسخی بگیرد، به داخل نگاه کرد و دید که همه مرده‌اند. رئیس حرامی که تنها مانده بود از خانه فرار کرد. مورگیانا خدمتکار تمام اتفاقاتی که برای علی بابا و همسرش افتاد را گفت. علی بابا حالا این دختری را که جانشان را نجات داده بود به عنوان دخترشان می دید. علاوه بر این، اکنون فقط آنها مکان گنج بزرگ را می‌دانستند. به برکت این گنج، علی بابا و خانواده‌اش در تمام عمر خود با ثروت و شادی زندگی کردند.

Kanguru Pugi, bir sabah erkenden kalkar ve hemen ardından yuvasını temizler. Sonra da mutfağa girer, bir tencereye Mısır koyar ve tencerenin kapağını kapatır. Mısırlar kısa sürede patır patır patlamaya başlarlar. Patlayan mısırlar tencerenin pat kapağına, pat dibine çarpıp duruyorlardı.

کانگورو پوگی یک روز صبح زود از خواب بیدار می‌شود و بلافاصله لانه خود را تمیز می‌کند. سپس وارد آشپزخانه می‌شود، ذرت را در قابلمه می‌چیند و درب قابلمه را می‌بندد. ذرت در مدت کوتاهی شروع به ترکیدن می‌کند. ذرت در حال جوش مدام به درب و ته دیگ می‌خورد.

Bu arada mısırlardan biri:’’ İçerisi çok sıcak oldu, tencerenin içinden ne zaman çıkacağız acaba?” der. Bir başkası zıplarken arkadaşına; “Duymadın mı? Bugün Pugi bir arkadaşını davet edecek. Az sonra kendini tabakta bulabilirsin.’’ der. Gerçekten de kısa süre sonra tencere içindeki mısırlar çiçek gibi açılır.

در همین حین یکی از ذرت‌ها گفت: داخلش خیلی گرمه، فکر می‌کنم کی از قابلمه بیرون می‌آییم؟ می‌گوید. یکی دیگر از ذرت‌ها هنگام پریدن به دوستش گفت: “نشنیدی؟ امروز پوگی یک دوست را دعوت می‌کند. او می‌گوید: «شاید به زودی خود را در بشقاب بیابید. در واقع پس از مدت کوتاهی، ذرت در گلدان مانند یک گل باز می‌شود.

Kanguru Pugi mısırları tabaklara koyup, masaya yerleştirir. Tüm mısırlar rahat rahat nefes alır. Kanguru Pugi telefon eder ve arkadaşı tavşan Şodi’yi o gün saat üçte mısır yemeye davet eder. Tavşan Şodi, Kanguru Pugi’nin davetine çok sevinir. Saat 03.00 olduğunda Pugi arkadaşını beklemeye başlar 10 dakika geçer 20 dakika geçer yarım saat geçer Şodi ortalıkta görünmez. Pugi merak etmeye başlar. Meğer o sırada tavşan Şodi arkadaşı zürafa Zoziye gider. ‘’Kanguru Pugi beni mısır yemeye davet etti. Sen de gelsene’’ der. Zürafa Zozi sevinçle ‘’Harika bir davet, tabii ki gelirim.’’ diye cevap verir. Daha sonra birlikte diğer arkadaşlarına da giderler. Köstebek, Zebra, Panda, leylek, kelebek ,leopar, eşek, at, Kaplan, aslan … hepsi birlikte tam 15 kişi olurlar.

کانگورو پوگی ذرت‌ها را روی بشقاب‌ها می‌‎گذارد و روی میز می‌گذارد. همه ذرت‌ها به راحتی نفس می کشند. پوگی کانگورو زنگ می زند و دوستش شدی خرگوش را برای خوردن ذرت آن روز در ساعت سه دعوت می‌کند. خرگوش شدی از دعوت کانگورو پوگی بسیار خوشحال است. ساعت ۰۳:۰۰ پوگی شروع به انتظار دوستش می‌نشیند ۱۰ دقیقه می‌گذرد، ۲۰ دقیقه می‌گذرد، نیم ساعت می‌گذرد و شدی دیده نمی‌شود. پوگی تعجب می‌کند. معلوم می‌شود که در آن لحظه، شدی خرگوش نزد دوستش زوزی زرافه می‌رود. کانگورو پوگی مرا به خوردن ذرت دعوت کرد. می‌گوید: «تو هم باید بیایی. زرافه زوزی با خوشحالی پاسخ می‌دهد: “دعوت عالی است، البته من خواهم آمد.” سپس با هم به سراغ دوستان دیگرشان می‌روند. خال، گورخر، پاندا، لک لک، پروانه، پلنگ، الاغ، اسب، ببر، شیر… همه با هم ۱۵ نفر هستند.

Hep birlikte şarkılar söyleyerek, Pugi nin yuvasına doğru giderken, Şodi içinden ‘’Yaşasın! davet çok güzel olacak. Çok eğleneceğiz.’’ der. Son olarak yolda gördükleri pembe Rakun’u da davet etmişler.

وقتی همگی به سمت لانه پوگی می‌رفتیم و با هم آهنگ می‌خواندیم، شدی با خود گفت: هورا! دعوتنامه بسیار زیبا خواهد بود. او می‌گوید: «ما خیلی لذت خواهیم برد. تا این که راکون صورتی را که در جاده دیدند و او را دعوت کردند.

Pembe Rakun:’’ Aaa ev sahibinin haberi olmadan böyle bir daveti Asla kabul edemem.’’ diye onu reddeder. Tavşan Şodi “ Ne olacak canım hepimiz arkadaşız’’ der.

راکون صورتی او را رد می‌کند و می‌گوید: “اوه، من هرگز نمی‌توانم چنین دعوتی را بدون اطلاع صاحبش بپذیرم.” خرگوش شدی میگه چی میشه عزیزم ما همه با هم دوستیم؟

Pembe Rakun’un davetiye neden kabul etmediğini anlayamamış. Şodi ve arkadaşları yollarına devam ederler. Pugi kapıyı açtığında karşısında 15 kişiyi görünce çok şaşırır. Bir an ne diyeceğini bilemez sonra hemen toparlanır.’’ Hoş geldiniz ‘’diyerek misafirlerini içeri buyur eder.

او نمی‌توانست بفهمد چرا راکون صورتی دعوت را نپذیرفت. شدی و دوستانش به راه خود ادامه می‌دهند. وقتی پوگی در را باز می‌کند با دیدن ۱۵ نفر در مقابل خود متعجب می‌شود. لحظه‌ای نمی‌داند چه بگوید، سریعا خود را جمع و جور می‌کند و با گفتن «خوش آمدید» از مهمانانش استقبال می‌کند.

Kanguru Pugi’nin yuvası biraz küçük olduğu için misafirlerin çoğuna yer kalmaz. Minik hayvanlar büyüklerin kucağına oturmak zorunda kalır. Biraz sohbet ederler, sonra Pugi misafirlerini mısır yemeye davet eder. Herkes o kadar hızla yer ki tavşan Şodi bir tane bile mısır yemeden tabaklar boşalıverir. Kanguru Pogi ise hazırladığı ikramlar misafirlere yetmediği için çok üzülür. Bunu gören tavşan Şodi pembe Rakun’un neden gelmek istemediğini anlar. Kanguru Pugi’yi mutfakta yalnız bulduğu bir an “Çok özür dilerim’’ der. “Misafirleri senden habersiz davet etmem, hiç de hoş olmadı. Böyle sorunlar olabileceğini düşünemedim. Ama bundan sonra hiçbir yere davetsiz misafir götürmeyeceğim.’’

از آنجایی که لانه کانگورو پوگی کمی کوچک است، جایی برای بیشتر مهمانان وجود ندارد. حیوانات کوچک باید در دامان بزرگسالان بنشینند. مدتی با هم گپ می‌زنند، سپس پوگی مهمانان خود را به خوردن ذرت دعوت می‌کند. همه آنقدر سریع می‌خورند که بشقاب‌ها خالی می‌شود قبل از اینکه خرگوش شدی حتی یک دانه ذرت بخورد. کانگورو پوگی بسیار ناراحت است زیرا خوراکی‌هایی که تهیه کرده برای مهمانان کافی نیست. با دیدن این، شدی خرگوش می‌فهمد که چرا راکون صورتی نمی‌خواهد بیاید. وقتی کانگورو پوگی را در آشپزخانه تنها می‌بیند، می‌گوید: “خیلی متاسفم.” «از من خوشایند نبود که بدون اطلاع شما مهمان دعوت کنم. فکر نمی‌کردم چنین مشکلاتی وجود داشته باشد. اما از این به بعد مهمان ناخوانده‌ای را جایی نمی‌برم.»

Kanguru Pugi: “Üzülme Şodi, Umarım misafirler memnun kalmıştır.’’ diyerek arkadaşını teselli eder. O gün tavşan Şodi önemli bir görgü kuralını öğrendiğine çok sevinir.

کانگورو پوگی دوستش را دلداری می‌دهد و می‌گوید: نگران نباش شدی، امیدوارم مهمان‌ها راضی بوده باشند. آن روز، شدی خرگوش بسیار خوشحال است که یک قانون مهم آداب معاشرت را یاد می‌گیرد.

Şehirlerden birinde sevimli mi sevimli bir küçük kız çocuğu yaşarmış. Tatlı dili, güler yüzü ile herkesi kendine hayran bırakırmış. Annesi, babası ve tek başına yaşayan biricik anneannesi onu çok severlermiş. Anneannesi bu küçük kıza sürekli hediyeler verirmiş.
Bir gün torununa öyle güzel bir başlıklı pelerin vermiş ki gören tüm çocuklar hayran kalırmış. Bu kıpkırmızı, pırıl pırıl parlayan harika bir kumaşa sahip başlık imiş. O kadar çok dikkat çekiyormuş ki küçük kıza herkes kırmızı başlıklı kız diye seslenmeye başlamış bile.

در یکی از شهرها یک دختر کوچک ناز زندگی می‌کرد. او با زبان شیرین و چهره خندانش همه را مجذوب خود می‌کرد. مادر، پدر و تنها مادربزرگش که تنها زندگی می‌کردند، او را بسیار دوست داشتند. مادربزرگش همیشه به این دختر بچه هدیه می‌داد.
روزی به نوه‌اش چنان شنل کلاه‌دار زیبایی داد که همه بچه‌هایی که آن را دیدند شگفت‌زده شدند. این یک روسری با پارچه قرمز روشن و فوق‌العاده است. او به قدری توجه او را به خود جلب کرد که همه آن دختر کوچک را با نام شنل قرمزی صدا می‌زدند.

Anneannesini çok seven kırmızı başlıklı kız ona sürekli annesinin yaptığı yemeklerden götürürmüş. Anneannesi bir ormanın derinliklerinde yaşarmış. Bu sayede gezmeyi çok seven kırmızı başlıklı kıza da fırsat doğarmış. Yolda bulduğu çiçekleri toplayarak, şarkılar söyleyerek anneannesinin yanına gitmeyi pek severmiş. Yine günlerden bir gün annesi kırmızı başlıklı kıza seslenmiş.

شنل قرمزی که مادربزرگش را خیلی دوست داشت، همیشه غذاهایی را که مادرش می‌پخت برایش می‌آورد. مادربزرگش در اعماق جنگل زندگی می‌کرد. به این ترتیب فرصتی برای کلاه قرمزی که عاشق سفر است پیش می‌آید. او دوست داشت با چیدن گل‌هایی که در جاده پیدا می‌کرد و آواز خواندن به نزد مادربزرگش برود. یک روز مادرش کلاه قرمزی را صدا زد.

Gel bakalım güzel kızım, anneannene yeni hazırladığım çorbadan götür. Kadıncağız çok hasta, ona iyi gelecektir. Ancak çiçeklere dalıp ta yolunu kaybetme sakın. Sadece ana yoldan git anlaştık mı benim güzel kızım.

بیا دختر زیبای من، سوپی را که تازه آماده کردم برای مادربزرگت ببر. خانم خیلی مریض است، برایش خوب است. راه خود را با غرق شدن در میان گل‌ها گم نکن. فقط جاده اصلی را بگیر، و آن را به او بده، دختر زیبای من.

Diye konuşmuş annesinin tüm sözlerini onaylayarak başını sallayan kırmızı başlıklı kız, hemen başlığını takmış kafasına sepetini de eline alarak koyulmuş yola. Yolda bir o yana bir bu yana rengarenk çiçekler toplayarak gidiyormuş. Dayanamamış kaptırmış kendini çiçeklere.
Kötü Kalpli Kurt
Şarkıların sesini duyan kurt hemencecik sevimli kızın yanına gelmiş. Kırmızı başlıklı kız oyalanmış oyalanmasına ama başına geleceklerden habersizmiş. Kötü kalpli kurt usulca kırmızı başlıklı kızın yanına sokulmuş.
Merhaba, kırmızı başlıklı kız.
Demiş. Bir anda yalnız olmadığını fark edip ürken kırmızı başlıklı kız:
Merhaba, kurt kardeş

کلاه قرمزی که به تایید تمام حرف‌های مادرش سرش را تکان می‌داد، گفت، بلافاصله شنلش را پوشید، سبدش را در دست گرفت و راهی جاده شد. در جاده از این طرف به آن طرف می‌رفت و گل‌های رنگارنگ می‌چید. طاقت نیاورد و غرق در گل‌ها شد.
گرگ بد
گرگ با شنیدن صدای آهنگ‌ها بلافاصله به سمت دختر ناز آمد. کلاه قرمزی حواسش پرت شده بود، اما نمی‌دانست چه اتفاقی برایش می‌افتد. گرگ خبیث به آرامی به کلاه قرمزی نزدیک شد.
سلام کلاه قرمزی کوچولو
گفت. شنل قرمزی وقتی ناگهان متوجه شد که تنها نیست، مبهوت شد:
سلام گرگ

Diyerek gülümsemiş. Bu gülümseme karşısında biraz olsun şaşıran kurt yine de kötü düşüncelerini içinden atamamış. Ve ona:
Nereye gidiyorsun böyle neşeli neşeli
Demiş. Kırımızı başlıklı kız ise tüm samimiyetiyle:
Büyük anneme gidiyorum, ona yemek götürmem lazım, çok hasta. Ben de düşündüm ki biraz çiçek toplayıp ona götürürsem belki biraz mutlu olur.

او لبخند زد. گرگ از این لبخند کمی تعجب کرد، اما هنوز نتوانست افکار بد خود را از خود دور کند. و به او گفت:
کجا میری اینقدر شاد
کلاه قرمزی با تمام صداقت گفت:
من می‌روم پیش مادربزرگم، باید برایش غذا بیاورم، او خیلی مریض است. بنابراین فکر کردم اگر چند گل بچینم و برای او بیاورم، شاید کمی خوشحالتر شود.

Diye cevap vermiş. Kurt ise:
Nerede oturuyor büyük annen?
Diye bir soru yöneltmiş.
Biraz ileride fındık ağaçları var ya tam onun dibinde.
Demiş, içinde hiç kötülük barındırmadan. Ancak kötü kalpli kurt bu kıza hiç de iyi niyet beslemiyormuş. İçinden ‘Demek bir de büyük annesi var. Önce büyük annesini arkasından da bu küçük kızı yerim. Benim için güzel bir ziyafet olacak’ diye geçirmiş.
Kırmızı başlıklı kıza ise:

گرگ از او پرسید:
مادربزرگ شما کجا زندگی می‌کند؟
او پاسخ داد:
درختان فندق کمی جلوتر، درست در پایین آنها ست.
اما گرگ خبیث هیچ نیت خیری نسبت به این دختر نداشت. او فکر کرد، “پس او هم یک مادربزرگ دارد.” اول مادربزرگش رو میخورم و بعد این دختر کوچولو. او گفت: “این یک جشن خوب برای من خواهد بود.”
گرگ به کلاه قرمزی گفت:

Peki, o zaman sana güzel bir sır vereyim. Şu ileride çok güzel çiçekler var. Oradan bir demet toplarsan büyük annen çok daha sevinecektir.
Kurda inanan kırmızı başlıklı kız ise hemen o yana yöneldi. Ve ormanın derinliklerine daldı. Bu fırsattan istifade kurt hemen büyük annenin evine gitti.
Zavallı Büyük Anne
Büyük annenin evine gelen kurt kapıyı çaldı. Ancak büyük anne kalkamadığı için hasta yatağından seslendi:

خب، اجازه دهید یک راز خوب را به شما بگویم. اونجا گلهای زیبایی هست اگر یک دسته را از آنجا جمع کنید، مادربزرگ شما بسیار خوشحالتر خواهد شد.
کلاه قرمزی که به گرگ باور داشت بلافاصله به آن سمت رفت. و به عمق جنگل شیرجه زد. گرگ با استفاده از این فرصت بلافاصله به خانه مادربزرگ رفت.
بیچاره مادربزرگ
گرگ به خانه مادربزرگ آمد و در را زد. اما چون مادربزرگ نمی‌توانست از جایش بلند شود از روی تختش صدا زد:

Kim o?
Kurt sesini incelterek:

Büyük anne, benim kırmızı başlıklı kız. Sana çorba getirdim.
Zavallı büyük annenin olacaklardan habersiz yüzü güldü.

کیه؟
گرگ صدایش را پایین آورد و گفت:

مادربزرگ، کلاه قرمزیهستم. برات سوپ آوردم
صورت مادربزرگ بیچاره لبخند زد، غافل از اینکه قرار است چه اتفاقی بیفتد.

Hoş geldin, güzel torunum. Ben de seni çok özlemiştim. Mandala bastır ve kapıyı aç.
Kurt hızlı bir hamleyle kapıyı açtı ve yatağında hasta yatan zavallı büyük anneyi yuttu. Sıra ikinci yemeğindeydi. Hemen yatağa yatıp büyük annenin elbisesini giydi ve eşarbını kafasına geçirdi. Yatağın perdesini de çekti.
Kırmızı başlıklı kız bir sürü çiçek topladı. Sepetinde ve elinde yer kalmayınca saatin farkına vardı. Hemen büyük annesinin yanına gitmeliydi. Büyük annenin evinin kapısına gelince kapıyı açık buldu. Ancak büyük annesi yalnızdı bu kapı neden açıktı, yanına kim gelmişti. Küçük kız bir an ürperdi. Yine de gülümsemesini bozmadan yatağın yanına geldi ve perdeyi açtı. Ancak büyük annesi biraz tuhaftı eşarbıyla yüzünün çoğunu kapatmıştı.

خوش اومدی نوه زیبای من منم خیلی دلم برات تنگ شده بود قفل را فشار بده و در را باز کن.
گرگ با حرکتی سریع در را باز کرد و مادربزرگ بیچاره را که مریض در رختخوابش افتاده بود قورت داد. وقت غذای دومش بود. بلافاصله به رختخواب رفت و لباس مادربزرگش را پوشید و روسری را روی سرش انداخت. پرده تخت را هم کشید.
کلاه قرمزی گلهای زیادی چید. وقتی در سبد و دستش از اتاق بیرون دوید، متوجه زمان شد. او باید بلافاصله نزد مادربزرگش می‌رفت. وقتی به درب خانه مادربزرگش رسید، در را باز دید. با این حال مادربزرگش تنها بود چرا این در باز بود چه کسی پیش او آمد؟ دخترک لحظه‌ای لرزید. با این حال بدون اینکه لبخندش بشکند به سمت تخت آمد و پرده را باز کرد. با این حال، مادربزرگش کمی عجیب بود؛ بیشتر صورتش را با روسری پوشانده بود.

Aaa, büyük anne kulakların ne kadar büyük.

Seni daha iyi duyabilmek için.

Aaa, büyük anne gözlerin ne kadar büyük.

Seni daha iyi görebileyim diye.

Aaa, büyük anne ellerin ne kadar büyük.

Sana daha iyi sarılabilmek için.

Aaa, büyük anne ağzın ne kadar büyük.

Seni daha iyi ısırabilmek için.

اوه مادربزرگ گوشت خیلی بزرگه

تا بهتر بشنوم

مادربزرگ چشمات خیلی بزرگه

تا بهتر ببینمت

اوه مادربزرگ دستات خیلی بزرگه

تا بهتر بغلت کنم

اوه مادربزرگ دهنت خیلی بزرگه

تا بهتر قورتت بدم

Dedikten sonra kurt, kırmızı başlıklı kızı bir hamlede yutuvermiş. Karnını iyice doyuran kurt uzun bir uykuya dalmış. Ancak öyle bir horlamış ki yoldan geçen avcı sesleri duymuş. Ve yaşlı kadının bir şeye ihtiyacı var mı diye bir bakayım demiş.
İçeri giren avcı büyük annenin yatağında kurdu görmüş ve çok şaşırmış. Anlamış tabi büyük anneyi yediğini bir hamlede kurdun karnını açıvermiş. İçinden büyük anne ve kırmızı başlıklı kızı çekip çıkarmış. Karnı kesilen kurt oracıkta ölmüş. Avcı da hemen postunu alarak evinin yolunu tutmuş.

بعد از گفتن این جمله، گرگ با یک حرکت کلاه قرمزی را قورت داد. پس از سیر شدن، گرگ به خوابی طولانی فرو رفت. با این حال، او آنقدر خروپف کرد که شکارچی که از آنجا رد می‌شد صداها را شنید. و گفت بگذار ببینم پیرزن چیزی نیاز دارد یا نه.
شکارچی که وارد شد گرگ را در بالین مادربزرگ دید و بسیار تعجب کرد. البته متوجه شد که مادربزرگ را خورده . شکم گرگ را به یکباره باز کرد. مادربزرگ و کلاه قرمزی را بیرون کشید. شکم گرگ بریده شد و همان جا مرد. شکارچی بلافاصله پوست او را کند و راهی خانه شد.

Bu olay kırmızı başlıklı kızın aklını başına getirmiş. Demek ki anne sözü dinlemek çok önemliymiş. Annelerin sözünden çıkarsak başımıza kötü şeyler gelebilirmiş. Bunları düşünerek evinin yolunu tutan kırmızı başlıklı kız hızlıca annesinin yanına varmış. Ve ona kocaman sarılmış. Bir daha annesinin sözünden çıkmayacağına dair annesine söz vermiş.

این اتفاق کلاه قرمزی را به هوش آورد. گوش دادن به حرف‌های مادر بسیار مهم است. اگر دستورات مادرانمان را زیر پا بگذاریم ممکن است اتفاقات بدی برایمان بیفتد. با فکر کردن به اینها، کلاه قرمزی کوچولو به سمت خانه رفت و به سرعت به مادرش رسید. و او را در آغوش گرفت. او به مادرش قول داده بود که دیگر هرگز حرف مادرش را زیر پا نگذارد.

Aradan biraz zaman geçtikten sonra tekrar kırmızı başlıklı kız büyük annesinin evine doğru yola koyulmuş. Ve yine bir kurt görmüş. bu sefer sözünde duran küçük kız hiç yolundan sapmadan hızlıca büyük annesinin evine gitmiş. Büyük annesiyle kırmızı başlıklı kız konuşurken birden kapı çalmış.

بعد از مدتی کلاه قرمزی دوباره به سمت خانه مادربزرگش حرکت کرد. و دوباره گرگ را دید. این بار دختربچه به عهدش عمل کرد و بدون اینکه از مسیرش منحرف شود سریع به خانه مادربزرگش رفت. در حالی که کلاه قرمزی با مادربزرگش صحبت می‌کرد، ناگهان در زده شد.

Büyük anne, sana yemek getirdim.
Diye kurt sesleniyormuş. Ne yapmalı diye düşünen kırmızı başlıklı kız ve büyük annesi hiç ses çıkarmamışlar. Ancak kurt gitmeye niyetli değilmiş kırmızı başlıklı kızın evden çıkmasını beklemiş. Büyük anne kırmızı başlıklı kızın getirdiği et yemeğini camdan dışarı koymuş. Etin kokusunu duyan kurt çatıdan öyle bir kafasını sarkıtmış ki kafası üstüne yere çakılmış. Bu sefer kötü kalpli kurda hiç üzülmeyen kırmızı başlıklı kız hızlıca evine gitmiş. O gün annesine öyle çok sarılmış ki bir daha annemin sözünden hiç çıkmayacağım diye içinden geçirmiş.

مادربزرگ برات غذا آوردم
گرگ بود که صدا می زد. کلاه قرمزی و مادربزرگش که به این فکر می‌کردند که چه کار کنند، صدایی در نیاوردند. با این حال گرگ قصد خروج نداشت و منتظر ماند تا کلاه قرمزی از خانه خارج شود. مادربزرگ ظرف گوشتی را که کلاه قرمزی آورده بود از پنجره بیرون گذاشت. گرگ با شنیدن بوی گوشت آنقدر سرش را از پشت بام آویزان کرد که روی سرش به زمین خورد. این بار کلاه قرمزی حواسش به گرگ خبیث بود و سریع به خانه رفت. آن روز آنقدر مادرش را در آغوش گرفت و دیگر هرگز حرف‌های مادرش زیر پا نگذاشت.